28 Ocak 2014 Salı
İyi ki Doğdun Baba... Keşke Gitmeseydin...
2 yıl...7 ay...9 gün... Tam da bu kadar zamandır eksiğim... Bu kadar zaman geçti ama gözlerim ve kulağım hala kapıda. Bir gün kapı çalacak, ben koşarak kapıyı açacağım ve karşımdaki herhangi biri değil, sen olacaksın. Hala umudum var dönersin diye... Sanki ölmedin de sadece birkaç günlüğüne gittin... Ama bu gidiş diğerleri gibi değil, çok uzadı. Dönüşü olmadığının da farkındayım, elinde değil. Elinde olsa, biliyorum, bizi bırakıp gitmezdin.
Ben hasta bir şekilde yatağımda yatarken sen başucumda beklerdin. O zaman belki ben de üzülürdüm kendi halime, ben de düşünürdüm belki ölebilirim diye. Ama artık sen yokken hastalığın, ölümün de bir önemi yoktu. Korkmuyordum, ölsem ne olacaktı ki? Sen de ölmüştün... Belki o zaman yanına gelebilirdim. Her ne kadar ölümüne inanamasam da buluşurduk gökyüzünde. Ancak yanına gelebilirsem kabullenebilirdim gidişini.
Neredeyse 3 yıl oldu... Ama hala içimdeki boşluk olduğu gibi duruyor. Kalbim hala parça parça. "Biraz olsun iyileşmedi mi" diye sorma! Hayır iyileşmedi çünkü, hala aynı durumda. Birçok şey atlattım sen gittiğinden beri. Hala idrak edememiş olsam da ölümü bile yendim belki de. Ama senin gidişini yenemedim hala. Sen gittin... Kalbim gitti...
Artık o kadar da küçük değilim biliyorum. 22...Şurada 23'e kaç gün kaldı? Ama kaç yaşında olursa olsun insan, değişmiyor maalesef. Acı aynı. Arkadaşlarla oturup sohbet ederken nereden geliyorsa konu yine babalarına geliyor. Hepsi anlatmaya başlıyorlar bir bir babalarını: Benim babam şunu yapar, benim ki bunu... Tam ben seni anlatmaya başlayacağım: Diyeceğim benim babam da şöyle... Ama benim babam gitti... Belli etmemeye çalıyorum yaralandığımı. Gülümsemeye devam ediyorum. Hayat bu ya... Etrafımdaki herkes babasını anlatıyor bana Anne değil, kardeş değil...Baba... Tabi ki kalbim acıyor ama ses çıkarmıyorum. Ne diyebilirim ki? "Benim babam öldüğü için babalarınız hakkında konuşmanızı yasaklıyorum" mu diyeyim? Diyemiyorum tabi ki ve susuyorum.
2 yıl... 7 ay... 9 gün... Birkaç saat eksik ya da fazla. Sonuçta sen gittin. Eğer gitmeseydin bu akşam toplanıp seni izlerdik. Sen mumları üflerdin. Bir yandan da söylenirdin gerçi. Ama mumları üfleyebilirdin. Yanımızda olurdun... Gitmemiş olurdun... Eğer gitmemiş olsaydın bugün 62 yaşında olacaktın. Daha çok gençsin diyecektim ben sana. Gençtin çünkü. Benim için her zaman erkendi. Gitmeseydin eğer bugün ağlamak zorunda kalmazdım... Kahkahalarla gülerdim, boynuna sarılırdım... Eğer gitmeseydin... İyi ki doğdun baba... Sensiz içtiğim kahvenin, okuduğum kitapların bile tadı yok, onlar bile eksik.
İyi ki doğdun baba... Beni ben yaptığın için teşekkürler... Seni seviyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Muhteşem Yaratıklar / Muhteşem Karanlık / Muhteşem Kaos - Kami Garcia / Margaret Stohl (EPSİLON YAYINEVİ )
Bu yazıyı yazmamın sebebi kitabın konusunu anlatmak,yorum girmek bla bla değil aslında. Amacım biraz stres atmak,beyin hücrelerime yayı...
-
İyi kitaptı, hoş kitaptı ama sorarım sana Jennifer, seriyi bitirmeye ne gerek vardı? Ne güzel okuyorduk. Razıydık bir sonraki kitap...
-
Evet şuan tamda bu durumdayım. Bir Elena kadar iyi biri oluyorum (Yoksa bu durum değişti mi?) bir Katerina gibi kötülük kraliçesi kesil...
Allah rahmet eylesin...:( Ama insanları birbirinden ölüm değil, unutmak ayırır... En güzel hatıralarda, her anında yaşatmaktır önemli olan... Hepimiz öleceğiz, zamanlı ya da zamansız, ne yazık ki bu seçim bize ait değil, ancak gittiklerinde bizden tamamen ayrıldıklarına inanmıyorum, elimizi uzatsak tutarlar belkide... Mekanı cennet olsun babacığının...
YanıtlaSilAmin... Teşekkür ederim. Ben de yakınlarda bir yerden beni izlediğine inanıyorum. Tamamen kopmak imkansız. Unutmak daha da imkansız.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilGamzecim, babanın doğum günü kutlu olsun :) Değerli bir insanmış ve onun iyiliği sizinle devam edecektir bence. Evet, kopmak ve unutmak imkansız. Sevgiler
YanıtlaSilmekanı cennet olsun eniştemin.nur içinde yatsın inşallah :((
YanıtlaSilAmin...
Sil