1 Ocak 2014 Çarşamba

Mina Urgan - Virginia Woolf





   Birine "Virginia Woolf'u bana anlatabilir misin?" desem birçok kişi hakkında bir şeyler söyleyebilir eminim ki. Kimi onun iyi yönlerini görmeye çalışır ve bize düşüncelerini olduğu gibi aktarır, kimileri ise düşünmeden yargılama yolunu tercih eder. Zaten hiç kimse Virginia Woolf'un melek olduğunu iddaa edemez. Zira hayatında birçok yanlış olarak adlandırılabilecek şeyler yapmış, çoğu kimse tarafından değim yerindeyse taşlanmıştır. Ama bunu yalnızca, onu gerçekten tanımayan insanlar yapmış, gerçekten tanımaya çalışanlar ise onu tüm açıklığıyla değerlendirebilmişlerdir. Her ne kadar günümüzdeki nesil, Virginia Woolf ile yüz yüze tanışma fırsatını asla yakalayamayacak olsa da eğer onunla tanışmayı dileyen herkes bir yere kadar onu tanıyabilecektir.
    Peki onu en iyi kim ifade edebilir bizlere. Ya da yıllar önce Virginia Woolf'a "İleride sizi ve yaşadıklarınızı kim tüm gerçekliğiyle, çarptırmadan, dürüstçe ifade edebilir ve sizi en iyi kim anlabilir" diye sorsalar, eminim tanışma fırsatı olsaydı vereceği cevap ile benim ve birçoğumuz ile hemfikir olurdu. Gelip biri bana aynı soruyu sorsa, vereceğim tek yanıt: Mina Urgan.
    Mina Urgan "Virginia Woolf" adlı biyografisinde yazarımızı tüm gerçekliğiyle yansıtmıştır okuyucularına. Ne eksik ne fazla. Onu gereğinden fazla yüceltmemiş ama asla hak etmediği sözlerle yargılama yolunu da seçmemiştir. Mina Urgan, Virginia Woolf'u ayna gibi yansıtmış biyografisinde. Aynaya baktığınızda ne görüyorsanız bu kitaba baktığınızda göreceğiniz şeylerden farklı değil.


Mina Urgan kitabında gerektiği yerde onu övmüş, kimi zaman ise ona şaşırdığını belirtmeden geçememiştir. İşte bu yüzdendir kitap için "ayna" deyişim. Virginia Woolf'un hak ettiği gibi onu tüm çıplaklığıyla yansıtmış. O olsa böyle isterdi. Yüceltilmek değil olduğu gibi yansıtılmak.
Kitabı okumaya başlarken bir elinize kalem aldıysanız eğer bir yere yaslanın. Bir elinizde kitap bir elinizde kalem, onlarla bütünleşmiş bir halde saatlerinizi geçireceksiniz. O kadar çok yerin altını çizmek isteyeceksiniz ki parmaklarınız sarhoş olacak.


Peki kitabın içinde neler var? Kitap toplam 18 bölümden oluşuyor. Tahmin edeceğiniz gibi Virginia Woolf'un çocukluğu ve genç yıllığı ile başlıyor ölümüne kadar süren büyük bir serüvene dahil ediliyoruz. İlk 8 bölümde onunla ilgili birçok şey öğreniyoruz, onu daha yakından yanıma fırsatına erişiyoruz. Daha sonrasından ise onun kitaplarıyla ilgili incelemelere yer veriliyor kitapta.  Virginia'nın hayatını tüm gerçekleriyle öğrenmek ne kadar keyif verici ise onun kitapları hakkında Mina Urgan'ın yapmış olduğu incelemeler de bir o kadar zevkliydi.
Virginia'nın hayatı hakkında ayrıntılara girmektense kitabı okumanızın daha elverişli olacağını belirtmeliyim. Şuanda benim buraya yazacağım yarım yamalak bilgi kırıntılarını okumaktansa bu biyografiyi okuyarak onun hayatına balıklama dalmak çok daha ilgi çekici.
Bugün yalnızca ilgimi çeken birkaç nokta üzerinde duracağım. İlk olarak Virginia Woolf'un 1910 yılında arkadaşlarıyla yapmış olduğu bir şakadan söz etmek isterim.  Hatta bu olayı kitapta yer aldığı şekliyle aktarıyorum: "İngiltere'nin en büyük ve en yeni savaş gemisi Dreadnought'ta yapılan bu şaka, ülkenin çok satan gazetelerinden Daily Mirror'un 16 Şubat 1910 tarihli baş sayfasına manşet olmuş, bütün İngiltere'yi güldürmüştü. Virginia'nın önerisi üzerine, kardeşi Adrian ve Cambridge'li üç arkadaşı, ustaca yapılmış makyaj ve giysilerle, Habeş İmparatoru ve maiyeti kılığına girmişler, resmi bir heyet olarak törenle ağırlanmışlardı Dreadnought'ta. Aralarından biri, uydurma bir dille tercüman rolünü oynamış; heyet gemide gezdirilirken, İngiliz subaylarının açıklamalarını sözde Habeş diline çevirmişti. O sırada yirmi sekiz yaşında olan Virginia'nın, adı verilmeden, bıyıklı, sakallı ve çok yakışıklı bir Habeş prensi olarak büyük bir resmi çıkmıştı gazetelerde."
Virginia Woolf'un eşcinsel olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Kitabı okumadan önce bu konuda bazı bilgilere sahiptim ama onun gerçekte nasıl bir aşık olduğunu öğrenmek için de ideal bir başvuru kaynağı.
Üzerinde durmak istediğim başka bir nokta ise; Mina Urgan'ın Virginia'nın romanları hakkında yazdığı incelemeler. Gerçek anlamıyla iyi birer kaynak kitabın bu bölümleri. Bu incelemeleri okuduktan sonra, Deniz Feneri, Mrs. Dalloway ya da herhangi başka bir kitabına bir daha asla aynı gözle bakmayacağınızı, bakamayacağınızı söylersem yeterince özetlemiş olurum önemini kanımca.
Ve unutmamalı ki Virginia'nın kitapları asla bir başlık altına sokulamaz. Birçok insan onun kitapları hakkında uzun şiir romunu yapmıştır. Ve yine birçok insan onun kitaplarının asla bir roman olamayacağını, bunun ötesinde bir adlandırmayı hak ettiğini savunmuşlardır. Bizce de o asla bir roman yazmamış; uzun şiirler, biyografiler yazmış ama asla bir tanıma sığmamıştır.

Virginia Woolf ve babası Sir Leslie.


Vita Sackville - West ( Virginia Woolf'un yasak aşkı)




Kızkardeşi Vanessa ile birlikte.


Eşi Leonard Woolf ile.



Son olarak kitaptan alıntıları not düşeceğim. Bunların kimileri Virginia'nın kendisine ait, kimileri ise onun hakkında söylenen sözler. Yalnızca birkaç tanesini not düşeceğim zira altını çizdiğim tüm yerleri buraya aktarmaya çalışsam günlerimi alırdı.


"Benim hoşlandığım ve ilginç bulduğum dünya, içinde aşk, ya da kalp, ya da tutku, ya da cinsellik bulunmayan, düşlere benzeyen, belli belirsiz bir dünyadır."

"Saat üçtü belki, uyandım. Ah başlıyor...İğrençlik...Dalgalar çarpıyor, keşke ölsem- bu iğrençliğe dayanamıyorum artık. Benim üstümden konuşan bir dalga bu."

"Yaşam neden bu denli trajik? Neden bir uçurumun üstündeki küçük bir kaldırım şeridine benziyor? Aşağıya bakıyorum, başım dönüyor. Sonuna dek nasıl yürüyebileceğim diye merak ediyorum... Bir tarlanın ortasına konulan bir fener gibi, ışığım karanlığa boğuluyor... Mutsuzluk her yerde; tam kapının arkasında; ya da mutsuzluktan beter olan ahmaklık."


6 yorum:

  1. mina urgan hayran olduğum bir yazar diğer gezi kitaplarını okudum ama bunu okumadım okumak isterdim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle okumalısın. Harika bir kitap. Mina Urgan'ın diger kitaplarini cok kucukken okumustum ama yeniden okumak isterim.

      Sil
  2. Ben de Mina Urganı çok severim :) Onun yaptığı yorumları da merak ediyorum, Virginia Woolf gibi ilginç, feminist ve tahminimce hassas bir kadının yaşam öyküsünü de. Kitaplarından hiç birini okumadım. Hangisiyle başlamak iyi olur bir fikrin var mı. Yalnız eğer duygusal inişler çıkışların anlatıldığı kitaplar ise, okuyabilir miyim bilmiyorum. Etkilenirim gibi geliyor. Ama baskıya boyun eğmeyen bir insan olarak ilginç kitaplar yazmış olmalı. Biyografisi de öyle olmalı bence. Kendine ait bir oda adlı kitabını okudun mu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herhangi bir tanımlamaya sığmayak yazarlardan biri Virginia Woolf. Kendine Ait Bir Oda kitabını okudum ama onunla başlaman doğru olmaz sanırım. Virginia Woolf'un olduğu yerde duygusal iniş-çıkışlar da eksik olmaz. Ama severek okuyacağına eminim. Benim tavsiyemem önce onun hakkında yazılmış bu biyografiyi okuman. Zaten bu kitabı okuduktan sonra hangi kitap ile başlaman gerektiğini bulacaksındır. Ama benim kişisel tavsiyem ilk olarak Mrs Dalloway'i okumandır.

      Sil
    2. Teşekkürler. Bir de, eğer bu zamanda İngiltere'de yaşamış olsaydı daha rahat bir hayatı olur muydu, onu da merak ettim. Herhalde bunun cevabı da biyografide vardır.

      Sil
    3. Rica ederim. Benim düşüncem; kesinlikle daha rahat, daha özgür bir yaşam sürerdi.

      Sil

Muhteşem Yaratıklar / Muhteşem Karanlık / Muhteşem Kaos - Kami Garcia / Margaret Stohl (EPSİLON YAYINEVİ )

Bu yazıyı yazmamın sebebi kitabın konusunu anlatmak,yorum girmek bla bla değil aslında. Amacım biraz stres atmak,beyin hücrelerime yayı...