EŞLEŞME: Bu kitabı uzun süredir görüyordum ama okumaya cesaret edemiyordum. Aslına bakarsanız gerçekten ilginç bir konuya sahip. O yüzden karar verdim, fuarda bu kitabı alacağım. Konusu ise şöyle:
Sizce "kusursuz" bir yaşam mümkün olabilir mi?
Kimi seveceğinize, nerede çalışacağınıza, hatta ne zaman öleceğinize başkalarının karar verdiği bir dünya düşünün.
Bu dünyada uzun bir hayata, harika bir işe, ideal bir eşe sahip olmak için neredeyse hiçbir bedel ödemeniz gerekmiyor çünkü tüm seçimleri sizin adınıza görevliler yapıyor. Üstelik hepsi "kusursuz" seçimler.
Tüm hastalıkların tedavi edildiği, insanların uçan trenlerle seyahat ettiği, eşleşme yoluyla "eşsiz" evliliklerin, ailelerin ve nesillerin yetiştiği böylesi mükemmel bir dünyada, Toplumun tüm üstün güçlerine ve kontrolüne rağmen mevcut sistem çatırdamak üzere…
Cassianın yapay bir cam fanus içerisinde yaşadıklarını idrak etmesi uzun sürmüyor. Toplumun ona sunduğu mükemmel dünyanın tüm nimetlerine sırt çevirmeye hazır. Kalbinde hissettiği aşkın gücü ve özgürlük için göstereceği cesaret onu yeterince güçlü kılmaya yetiyor. Ama Topluma başkaldırabilmek ne yazık ki mümkün değil. En azından şimdilik…
Çevrildiği her dilde çok satanlar listesine girmeyi başaran Eşleşme, hayalin gerçekle, geçmişin gelecekle iç içe geçtiği fantastik bir dünyada yaşanan etkileyici bir aşk ve uyanış öyküsü anlatıyor.
BÜYÜCÜLER: Bugün kitapçıda gezerken keşfettiğim kitaplardan biri. Kitabı hemen almamak için kendimi zor tuttum. Konusu ise şöyle:
Yasak bilgilerin gizli dünyasında gücün bedeli ağırdır...
Zekâsıyla yaşıtlarının arasından sıyrılan Quentin Coldwater, günlük hayatın monotonluğundan, Fillory adlı büyülü bir dünyada geçen fantastik kitapları okuyarak kaçmakta ama herkes gibi o da büyünün gerçek olmadığını düşünmektedir. Ta ki kendini New Yorkun kuzeyindeki çok gizli ve seçkin bir büyücülük okulunda bulana kadar. Burada dostluğu ve aşkı öğrenip hayal bile edemeyeceği doğaüstü bir güce erişen Quentin, günün birinde arkadaşlarıyla yaptığı inanılmaz bir keşifle eşsiz olduğu kadar tehlikeli ve karanlık bir yolculuğa çıkacaktır.
Büyücülerde, kaprisleri, arzuları ve değişken duygularıyla gerçek dünyada yaşayan insanların büyü yapabildiği bir kurgu oluşturularak, iyi ile kötünün siyah ve beyaz gibi keskin çizgilerle ayrılmadığı, sevmenin cesaret gerektirdiği, güç için korkunç bedellerin ödendiği, özgün bir diyar yaratılıyor.
Zekâsıyla yaşıtlarının arasından sıyrılan Quentin Coldwater, günlük hayatın monotonluğundan, Fillory adlı büyülü bir dünyada geçen fantastik kitapları okuyarak kaçmakta ama herkes gibi o da büyünün gerçek olmadığını düşünmektedir. Ta ki kendini New Yorkun kuzeyindeki çok gizli ve seçkin bir büyücülük okulunda bulana kadar. Burada dostluğu ve aşkı öğrenip hayal bile edemeyeceği doğaüstü bir güce erişen Quentin, günün birinde arkadaşlarıyla yaptığı inanılmaz bir keşifle eşsiz olduğu kadar tehlikeli ve karanlık bir yolculuğa çıkacaktır.
Büyücülerde, kaprisleri, arzuları ve değişken duygularıyla gerçek dünyada yaşayan insanların büyü yapabildiği bir kurgu oluşturularak, iyi ile kötünün siyah ve beyaz gibi keskin çizgilerle ayrılmadığı, sevmenin cesaret gerektirdiği, güç için korkunç bedellerin ödendiği, özgün bir diyar yaratılıyor.
STALİN'İN İNEKLERİ: Öncelikle kapağının gerçekten ilgimi çektiğini söylemeliyim. Konusu da ilgi çekici ama almaya karar vermemin sebebi kapağıdır. İtiraf ediyorum. :D Konusu ise böyle:
Birbirlerinden siyaset, savaş, aşk ve hastalık nedeniyle ayrı düşmüş, üç nesilden kadının hikâyesi… Sofia baskıcı bir rejimin yol açtığı acılar, Katariina kaçmanın korkusu ve Anna ise kendi bedeninden duyduğu utançla baş etmek zorunda… Avrupanın, Komünist Estonyadan kapitalist Finlandiyaya uzanan karanlık yakın tarihine tutulmuş bir ayna…
Stalinin İnekleri ikiyüzlülük, utanç, Batı ile Doğu arasındaki keskin çizgi, kadın olmanın güçlüğü ve günümüzde de hayatlarımızı etkilemeye devam eden baskıcı rejimlerin uyandırdığı korkuya rağmen insan kalabilmek üzerine son derece etkileyici bir roman.
Oksanen, bu üç kadının etkileyici hikâyelerini çarpıcı bir açık sözlülükle anlatırken, 20. yüzyıl bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor.
Stalinin İnekleri ikiyüzlülük, utanç, Batı ile Doğu arasındaki keskin çizgi, kadın olmanın güçlüğü ve günümüzde de hayatlarımızı etkilemeye devam eden baskıcı rejimlerin uyandırdığı korkuya rağmen insan kalabilmek üzerine son derece etkileyici bir roman.
Oksanen, bu üç kadının etkileyici hikâyelerini çarpıcı bir açık sözlülükle anlatırken, 20. yüzyıl bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor.
SANA GÜL BAHÇESİ VADETMEDİM: Uzun süredir almak istediğim kitaplardan biri. Fuarı bekliyormuşum. :) Konusu şöyle :
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborahın akıl hastanesine düşmesine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun kurtarma operasyonu başlar. Greenbergin kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
VERONİCA ÖLMEK İSTİYOR: Yine uzun süredir listemde bulunan ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitap. Konusu ise böyle:
"Paulo Coelhonun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelhonun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu olsa gerek."
Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar…
Paulo Coelhonun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenyada geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden önyargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.
SİHİRLER: Ve son olarak Peri Serisinin 2. kitabı Sihirler... Bu serisinin 1. kitabı olan Kanatlar'ı ilk çıktığında okumuş ama 2. sinin çıktığından bihaber yaşamaya devam ediyordum. Bugün 2. sini şans eseri gördüm ve alınacaklar listeme ekledim. Kitap hakkındaki yorumlar ise şöyle:
Laurelın insan ile peri dünyası arasında kaldığı ikili yaşamının macera dolu öyküsünü soluksuz okuyacaksınız.
"Aprilynne Pike'ın Kanatlar adlı kitabı akılda kalan başarılı bir serinin ilkiydi. Kitapta kurgulanan mitolojinin eşsizliği ancak göz önüne serilen hikâyenin şaşırtıcı güzelliğiyle karşılaştırılabilir."
Stephenie Meyer - Alacakaranlık Serisinin yazarı
"Etkileyici bir aşk ve tehlikelerle dolu bir hikâye."
Romantic Times
"SİHİRLER çok başarılı… Aprilynne Pike'ın yeteneği çiçek açmaya devam ediyor, sıradaki kitabın ne kadar müthiş olacağını düşünmek beni heyecanlandırıyor."
Carrie Jones
"Mükemmel bir anlatım ve hayal gücü."
Kirkus Reviews
"Aprilynne Pike'ın Kanatlar adlı kitabı akılda kalan başarılı bir serinin ilkiydi. Kitapta kurgulanan mitolojinin eşsizliği ancak göz önüne serilen hikâyenin şaşırtıcı güzelliğiyle karşılaştırılabilir."
Stephenie Meyer - Alacakaranlık Serisinin yazarı
"Etkileyici bir aşk ve tehlikelerle dolu bir hikâye."
Romantic Times
"SİHİRLER çok başarılı… Aprilynne Pike'ın yeteneği çiçek açmaya devam ediyor, sıradaki kitabın ne kadar müthiş olacağını düşünmek beni heyecanlandırıyor."
Carrie Jones
"Mükemmel bir anlatım ve hayal gücü."
Kirkus Reviews
Ben bu kitapların tümüne bayıldım. Hepsinin konusuda ilgi çekici. Büyük bir heyecanla bu kitaplara kavuşacağım günü bekliyorum. Ve büyük bir zevkle okuyacağımdan eminim :) Bekle beni fuarrr :D
İlk üç kitabı okumadım. Özellikle Büyücüler ve Stalin'in ineklerini merak ettim, okumak isterim. Diğer üç kitaptan Sana gül bahçesi vaadetmedim biraz üzücü ama şizofren birinin kafasında nasıl bir dünya olduğunu çok başarılı şekilde anlatan iyi bir kitaptı. Veronika ölmek istiyor ise benim en beğendiğim kitaplardan birisidir. Herkese okumasını tavsiye ederim. Verdiği mesajlar çok hoşuma gitmişti. Yalnız iki kitap da ruhsal sorunu olan kahramanlarla ilgili, belki ardarda okunmasa daha iyi olabilir mi. Kararı siz verin. Kitap fuarını sık sık hatırlatman ve kitap tavsiyesi vermen iyi oluyor. Eğer kitapların konusunu açıklamam uygun değilse, yazımı çekinmeden değiştirebilirsin. Görüşürüz.
YanıtlaSilHepsi merakımı cezbetti doğrusu :) Büyücüler'i ve Stalin'in İneklerini almamak için zor tuttum kendimi. Veronica Ölmek İstiyor ve Sana gül Bahçesi Vadetmedim'in konularını okuduğumda ben de aynı şeyi düşünmüştüm. İki kitap arasına Büyücüler ya da Sihirler iyi gitmez mi? Diğer konuya gelince, sürekli kitap tavsiyesinde bulunmak vazifemmiş gibi geliyor artık. :D Yani zevkle...
SilEvet, arada Büyücüler veya Sihirler okunsa iyi gider :) Güzel kitaplar keşfeden biri herkese lazım.
YanıtlaSil